Cuma, Ekim 13, 2017

Baba-Oğul'un İlk Balık Alışları

Balık alalım mı?
"Balıklar"

               Sabahleyin her zamanki gibi kalkıp kahvaltılarını yaptılar birlikte. Komşu radyosunu açmıştı kısık sesle müzik dinleyerek kendisine kahvaltı hazırlıyordu. Gördüklerinde “buyur gel komşu, birlikte yapalım kahvaltıyı” dedi oğul el sallayarak karşıya.
     Komşu teşekkür ederek hazırladığını söyledi, başka zaman için olsun diyerek hazırlığına devam etti. “Şu müziği biraz açsan da bizim de kulaklarımızın pası silinse” deyince gülümseyerek “ne demek, elbette” dedi ve onların duyabileceği kadar açtı.
            Kimse rahatsız olmayacaktı çünkü çevrede kimse kalmamıştı. “Teşekkür ederiz” dedi oğul ve uzun geçen günlerdir özlemiş olduklarını fark ettiler müziği. Bir tuhaf duygu kaplamıştı her ikisinin de içini. Sanki uzun yıllardır hiç müzik sesi duymamış gibi can kulağıyla kulak kabartıyorlardı. Öyle ki bazen çiğnemeleri bile duruyordu müziğin ritmine göre.
               “Bir radyo ister misin alalım mı?” dedi oğul babasına bakarak. Babası baktı bir süre yüzüne, anlamadığını düşünerek ses tonunu yükselterek sordu tekrar aynı soruyu. Anlaşılan kulakları da yavaş duyuyordu. Her gün birkaç şey keşfediyordu babasına ait. Kulaklarının yavaş duyması ilk kez düşündüğü bir durumdu. Kulak muayenesine götürmeliydi en kısa sürede, gerekirse kulaklık alınmalıydı.
               “Almayalım, gerek yok” dedi, elinden geldiği kadar mimiklerini göstermeye çalışarak. Gülümsemeye çalışmıştı ama tam da olmuyordu. Yüz kasları esnekliklerini kaybetmiş durumdaydılar sanki. Suratında her zaman kızgınlık ifadesi vardı. Bütün sebep kaslardı, kasların tembelliğiydi.
               “Neden?” diye sormaya gerek duymadı. Büyük ihtimalle kulakları tam seçemediği için gürültü gibi geliyordu kendisine. Israr etmenin anlamı yoktu.
               Kahvaltı bittikten sonra bir sigara yaktılar birlikte. Epeyce bir zamandır kafasında dolanıp duruyordu sigara konusu ama bir türlü gündeme getirip soramamıştı kendisine. Sigarayı bırakmalıydı, kendi sağlığına katkısı olabilirdi bunun. Doktorla konuşmamışlardı ama mantıksal bir yaklaşımla bakıldığında beyine temiz kan gitmeliydi. Sigara kirlendiriyordu giden kanı. Oksijeni azaltarak etkiliyor olabilirdi. Oğul bu düşünceyle bugün konuşmak istiyordu bu konuyu.
               Kahvelerini içerken açıldı konu. Konu açılınca özellikle oğlunun suratına ve gözlerine baktı uzun uzun, çekemiyor mu acaba şüphesi vardı içinde. Ne de olsa parasını oğlu veriyordu ve önemli bir miktar oluşturuyordu ay sonuna kadar. Hemen hemen aylık mutfak masraflarına eşit bir rakamdı.
               Sakin sakin anlattıklarını anlamaya çalıştı. Arada bir cevap veriyor başını sallıyor onaylamak için. Oğul ezile büzüle anlatmaya çalışıyor yanlış anlamasını önlemek için ve sözlerini dikkatle seçiyordu. Konuşma öylesineydi bu kez, sohbet havasındaydı.
               Tavla oynamadan erken çıkmaya karar verdiler. Hava bugün daha da sıcaktı geçen birkaç güne göre. Sıcaklar çok bastırmadan yolun yarısını kat etmek istiyorlardı. Sahile indiler öğle vaktine doğru. Yolda dinlenmeleri oldukça fazla olmuştu bugün. Her ne kadar erken çıkmaya çalışmış olsalar da havanın sıcaklığı etkilemişti.
               Sahilde her zamanki gibi uzun uzun oturup gelip giden gemi ve tekneleri izlediler. Teknenin biri balıkçı teknesiydi ve avladıkları balıkları kasalarla çıkarıyorlardı kaldırımın altındaki kısma diziyorlardı. Küçük bir tekne içinde birkaç kişi daha vardı yanlarında.
               Balıkların çoğu canlıydılar ve hareket ediyorlardı. Birlikte kalkarak önlerinde olan balıkçıların yanına doğru birlikte yürüdüler. Oğlu babasının kolundan tutarak götürüyordu. Babası da farkındaydı balıkçıların. İnsanlar bir anda kalabalıklaşmıştı başlarında. Aralarından sıyrılarak birkaç adım daha attılar ve aşağıda duran kasaları gördüler.
               “Hangisinden alalım?” dedi oğlu balıkları göstererek. İşaret ederek gösterdi balıkları. İşaret edilenler levrek balıklarıydı. Üç adet seçip tarttılar ve temizlenmesi için yanındaki arkadaşına verdi tartan adam. Ücretini ödeyip aldılar biraz bekledikten sonra. Tekrar geriye gelip oturdular, birer çay daha söyleyerek.
                Öğle yemeklerini biraz geç yedikleri için henüz açlık hissetmiyorlardı o nedenle de oturmanın sakıncası yoktu onlar için. Balıkların bozulabilme ihtimalini düşünerek kalkmak 'istiyordu oğul. Eve varınca hazırlık da yapılacaktı. Bugün felekten bir gün çalacaktı ve giderken kendine içecek bir şeyler tasarlıyordu.
              Kafası allak bullak, duyguları karma karışık dolaşıyordu ortalıkta. Hiç olmazsa birkaç dakikalığına da olsa unutmayı istiyordu her şeyi. Uyuşmakla rahatlamayı düşünerek hislerini gevşetti.

32/

Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.