Çarşamba, Eylül 20, 2017

Issız Ormanda Çalan Islık

Cevap
NEFES NEFESE KALAN KOCA

           İnsan yabancılaşıyor hissetmediği duygulara, uzak kaldığı insanlara; insanlıktan da uzaklaşıyor bazen.”

            Çekmiş olduğu sıkıntılar olmalı diye düşündürdü okuduğu dizeler, bir an kendini koymayı düşündü büyük babasının -dedesi- yerine.
          Empati yapacaktı ama tanımıyordu ki yeterince, “yeterince az kalır, hiç tanımıyorum hiç!” diye söylendi iç geçirerek. Derin bir nefes alıp okumaya devam etti bir süre daha.
            Sayfaları hızlı hızlı çevirmeye başladı, sayfalarda birer satır veya birkaç cümle yazıyordu sadece. Bazı tarihlerde de aralıklar vardı. “Moral bozukluğundan her gün yazamamış olmalı” dedi fısıltıyla. “Ya da başka bir derdi, tasası mı vardı kim bilir?”

"Issız Orman"


“Daldım derinlere,
Dünyanın gürültüsünden uzak,
İçimdeki çığlıklara yakın;
Teselli arıyorum tınılarda,
Hoşuma gitmiyorlar eskisi kadar
Fark ettim
Çok şeyi fark ettim.

Seçici oldum beğenilerde,
Sesleri, müziği, yerleri,…
Fark ettim ki:
En sevdiğim çocuk sesleri;
Canlılık hissettiriyorlar bana,
Hele o koşuşturmaları!

Her şey karmakarışık,
Ağır bir depresyon hali;
Boş ver gitsin!"

            Evet, tahmininde yanılmamıştı, sıkıntılar olduğu kesindi. “Neden açıklama yok ki sanki?” diye serzenişte bulundu. Daha da merak etmeye başladı başlarından geçenleri. 
           Bu defter bitmek üzereydi neredeyse ama çok fazla detay öğrenememişti hala. Elindeki defterin yaşamının veya yaşamlarının -büyük baba ve büyük büyük babanın- hangi dönemine denk geldiğini anlamanın bir yolu olmalı tarihlerinden başka. Yaşadığı ortam ve hissettikleri, yaşamlarının kalitesi, … bir sürü belirsizlikler oluştu kafasında. Çözecekti elbette ama hemen şimdi olamayacaktı bu durum. Kesin olan bir şey var o da bu defterin üzerinde yazdığı gibi birinci defter olmadığı ve başka defterler ya da yazılan şeyler olmalıydı.
"Tanımak dediğin"
            “Yeterince genişmiş bu orman, göründüğü gibi değilmiş.” Diyerek başını salladı. Daha ormanın başında değil ya da neresinde olduğu bile belli değildi. Bir an uzun çamlar arasında gökyüzünü belli belirsiz görebildiğini düşündü başını yukarıya kaldırdığında hafif rüzgâr ve ağaçların tepelerinde hafif salınımlar ve ıslıkla karışık hışıltı sesleri duyar gibi oldu.
            Karanlığı, hele de ıssız bir ormanın ortasında kaybolma duygusu ürküttü bir an ve tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Pek hoşuna gitmezdi oldum olası karanlıklar. Sıkıntı bastırdı ve elinden defteri bıraktı  yatağın üzerine aceleyle balkona attı kendini. Nefes nefese kalmıştı birden balkona çıktığında.
            Hava alamadığını hissediyordu nefesi kesik kesikti. Birkaç kez derin nefes alıp ciğerlerini açmayı düşündü. Durumunu fark eden hanımı yanaştı yanına ve terlediğini fark edince şaşkınlıkla “Ne oldu canım sana böyle?” dediğinde başını kaldırıp dalgın dalgın baktı ona.
            Eliyle alnını silerek “yok, yok bir şeyim, meraklanma sen” diyebildi zor bela. “Sanki nefesim kesildi birden, uzun ve zorlu bir koşudaymışçasına ama iyiyim şimdi.” Deyince, hanımı kolundan tutarak oturttu arkasındaki koltuğa ve yanına oturdu kendisi de. Bir süre baktı kocasına endişeyle.
           

                                                                                                             Dedenin Torunu


Görsel: Google Görseller


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.